Prag’da böyle bir bina var ve takma adı “Dans Eden Ev”. Frank Gehry isminde bir mimar geleneksel mimarinin sınırlarını aşıyor. Savaşta harabeye dönen bir binaya yepyeni bir anlam ve yaşam katıyor.
Nasıl mı? Bu bina tıpkı bale yapan bir insan gibi kıvrılıyor. Takma adını da bu kıvrımlarından alıyor. Yalnızca kıvrımları da değil onu farklı yapan. Bir de ışıklarla canlandırıyor bu eserini.
Sınırlardan çıkmak ne kadar da yakışıyor bu binaya değil mi? Sen sınır tanımayan bir yapıyı nasıl hayal ederdin?
Frank Gehry
Walt Disney’i hatırladın mı? Hani Bugs Bunny çizgi filminin yapımcısı olan şirket. O şirkete ait bir konser salonu var. Bu binanın tasarımı da Frank Gehry.
Gehry, hiçbir tasarımında alıştığımız o sıradan binalardan yapmıyor. O kendi sınırlarını kendi belirliyor. Kalıplardan uzak bir anlayışı benimsiyor. Yepyeni bir akım yaratıyor. Yarattığı bu akımın en temel ilkesi ise “Biçim işlevi takip eder” anlayışına karşı çıkmak. Biçimi bir sanat eserine dönüştürüyor. Dikdörtgenleri, keskin köşeleri kullanmayı reddediyor. Onların yerine yepyeni biçimler yaratmayı seçiyor. Mimarinin bazı kurallarını reddediyor ve bakış açımızı genişletiyor.
